15 Nisan 2009

Elif Şafak - Mahrem

Mahrem kitabını okumayan var mı? Lütfen lütfen lütfen elinizdeki kitapları bırakıp hemen okuyun a dostlar... Bu kadar mükemmel bir kitap, mükemmel bir kurgu olabilir mi? Son birkaç gündür üzerine o kadar düşündüm ki, bu sabah uyanırken kendimi şöyle yakaladım. "Tamam Elif Şafak'ın yanında staj yapayım ama en fazla kurguyu nasıl yaptığını görürüm, kafasının içindekileri nereden anlayacağım?" diye kendi kendime fikir muhasebesi yapıyordum, iyice sıyırdım yani. Açlıktan da olabilir :]

Kitap görmek ve görülmek üzerine, çok katlı bir hikaye, yani birbiriyle ilgisiz gibi görünen farklı parçalardan oluşuyor ancak parçalar hikayenin sonunda muhteşem bir şekilde birbirlerinin içine giriyor. Çok fazla anlatmak istemiyorum aslında, benim için büyülü bir kitap, ne zaman canım sıkılsa açıp bir bölümünü okuduğum bir kitap Mahrem... Zaten bir kere okumakla anlaşılacak bir roman değil, tekrar tekrar okumaki ayrıntılara kafa yormak gerekiyor...

Birkaç alıntı yapacağım sadece:

"Aşk bir korsedir. Niye bu kadar kıymetli olduğunu anlayabilmek için haddinden fazla şişman olmak gerekir. Senebesene katman katman çoğalmış, vıcık vıcık yayılmış, pelte pelte yığılmış yağları sarıp sarmalar, hizaya sokar. Ve sonra da geçip karşısına kendi eserinin, seyrine bakar kudretinin. Aşk bir hayal taciridir. Kıyıda köşede kartlaşmış hayalleri çekip çıkartır, yıkayıp paklar, allayıp pullar ve terütaze sıfatıyla sahibine kakalar. Aşk insanı güzelleştirir. Görüntülerle oynar pervasızca; yani sıfatlarla, yani aynalarla. Küskünleri aynalarla barıştırır, yalnızları aynalarla çoğaltır. Aşk bir korsedir. Gün gelir, hiç beklenmedik bir yerde, hiç beklenmedik bir anda, atıverir çıt çıtlarından biri yahut çözülüverir iplikleri. Neler olup bittiğini anlamaya vakit kalmadan, korsenin cenderesinden kurtulan yağlar sürüsepet dışarı çıkmıştır çoktan. O keşmekeşte, göz açıp kapayıncaya kadar eski haline dönüverir gövde. Aşk bir korsedir. Niçin bu kadar kısa sürdüğünü anlayabilmek için haddinden fazla şişman olmak gerekir."

''Merak ediyorum arka bahçelerde sırlanmış sırlar, işlenmiş kabahatler, yarım kalmış satırlar kaydediliyor mu satır satır, kelime kelime? Bilmek istiyorum bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının, insan olmanın? Ara sıra da olsa, gözlerden kaçabileceğimiz, görülmekten kurtulabileceğimiz gececil bir an, karanlık bir nokta, kadid bir boşluk, belirsiz bir yırtık, ufacık bir çatlak, önemsiz bir kaçak... Hani sanki, bit ısırmış, kene yapışmış, tırtıl kemirmiş, sülük emmiş, güve yemiş, gökten düşen üç elmanın birinden kurt çıkıvermiş kadar küçük, küçücük bir mahremiyet var mı bu seyirlik dünyada.''

"Gözbebeği: insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez. Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka "gözbebeğim!" diye hitap edilir."

"Mahremiyetin gitti mi elden, sen de gitmelisin tez elden!"
NOT: Bu arada kendisinin son kitabı "Aşk" da okuyanlar tarafından şiddetle tavsiye ediliyor. En kısa zamanda okuyup yorumlarımı yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder