25 Nisan 2009

İnglot'ta İndirim

Daha birkaç gün önce Vespa'nın blogundaki İnglot farlara bakıp iç geçirmiştim :) İçim ne kadar temizmiş demek. Geçen gün kardeşim gelip İnglot refill farlarda %50 indirim var deyince koşarak gitmek farz oldu bana :)

Öncelikle kötü haber (benim için) palet olmadan refill far alamıyorsunuz. Ben günlük makyajımda kullandığım şeyleri yanımda taşımayı seven bir manyağım, o yüzden bavul gibi çantalarla dolaşırım hep. Ancak paletler beraberinde gezdirmek için pek ideal değil, nitekim daha önce bir MAC 4'lü paleti paramparça edip gıcık olmuşluğum var kendime. O günden beri tövbeliyim refill fara ve palete. Ama gel gelelim sırf ambalajı için 8 lira ödemek de koyuyor bana. Bu yüzden sivri zekalı bir insan olarak yeni bulduğum yöntem, farları refill alıp aynen o şekilde de kullanmak. Hem de çok az yer kaplıyorlar, süper oluyor :) Ama İnglot benim bu çakallığımı çaktı tabii... Her ne kadar "benim paletim var evde meh meh" diye yalanlar uydurmaya çalışsam bile yanımda bir delil olmadığı için kakaladılar paleti. Ne yapalım, kullanmayıp nadide bir köşede saklamak üzere bir de palet aldım. Ama kıza sordum, daha sonra o paletle gelirsem ikinci bir palet almama gerek kalmazmış. İnglot'la çakallık durumunu 1-1 eşitledim sizin anlayacağınız :)

Gelelim aldıklarıma, bu aralar kahverengi ve taupe takıntım başladı, o yüzden renklerin çoğunu bu tonlardan seçtim. Bir koyu gri ve bir de turuncu aldım değişik olarak. Alttaki fotoda resimleri var. Gördüğünüz gibi eve gelir gelmez hepsini parmakladım :)

Numaraları ise yukarıdan aşağıya ve soldan sağa olmak üzere şöyledir: 736S3, 702S3, 786S1, 784S2,791S3,735S3 (Bu da Vespa'nın ganimetleri arasında en çok beğendiğim, ancak salak gibi numarasını almadan gittiğim, amma velakin tesadüfen gidip aynısını aldığım far oliyür) 777S3 (MAC Knight Divine'a benzeyen) ve 475 (turuncu olan). Fiyatlar ise süper komik: Farların tanesi 5.5 YTL, palet ise 15 YTL! MAC ile karşılaştırınca insan bedavaya almış gibi hissediyor kendini :) Üstelik yapıları ve pigmentasyonlarını da çok beğendim, makyajımda kullanınca daha ayrıntılı yorumlar yazacağım.

22 Nisan 2009

Ata'm...


Yine bir 23 Nisan yaklaşıyor... Hani sen çocuklara armağan etmiştin ya, her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden bir sürü çocuk geliyor ülkemize ve bayramımızı kutluyoruz. İzlerken o sıcacık gülümsemenle gülüyorsundur eminim...


Bize baktığında mutlu musun, bilmek istiyorum. Yoksa sana layık olamıyor muyuz? Devrimlerinin bekçisi olamıyor muyuz? Ülkemizin ve gençliğin, o muhteşem ileri görüşlülüğünle yazdığın hitabende seslendiğin gençliğin durumu seni endişelendiriyor mu?


Bilmek istiyorum, sence Türkiye bağımsız ve laik bir cumhuriyet olarak kalacak mı bundan elli yıl sonra? Yoksa biz sadece izleyecek miyiz binlerce şehit karşılığında sahip olduğumuz ülkemiz ellerimizin arasından kayıp giderken?


Bu 23 Nisan benim için oldukça buruk geçecek sanki... Benim içimde, ülkeme ve ülkemde yaşayan insanlara karşı bir şeyler kırıldı... Türkan Saylan gibi hayatını hastalarına ve eğitime adamış bir insana pervasızca edilen hakaretler içimi acıtıyor, nerede yaşadığımı, kimlerle yaşadığımı sorgulatıyor durmadan... Bazı gazetelerin, internet sitelerinin kaynağı belirsiz dedikodularla haber yapmasına ve Türkan Hanım'a ettikleri hakaretlere daha ne kadar göz yumacağız? Ata'm, biz senin mirasına layık değiliz, bunu anladım... Çok üzgünüm...

21 Nisan 2009

Lapitak




Eheh, araya çeşni olsun diye bir de kozmetik yazısı döşeneyim dedim :) Lapitak ürünlerinden üç tanesi hakkında bilgi vereceğim sizlere: el kremi, ayak kremi ve (Lapitak markalı olmasa da aynı ailenin bir bireyi olan) Dermoness parfümlü krem.




Lapitak markası zaten her yerde karşımıza çıkıyor. Her ne kadar fiyatı diğer süpermarket markalarından (Dove ve Arko gibi) biraz daha pahalı olsa da, ben bu parayı hakettiğine inanıyorum. El kremi gerçekten çok güzel yumuşatıyor ve etkisini uzun süre koruyor. Özellikle manikür sonrasında kullanmak için ideal, zaten manikürcülerin de çoğu kullanıyor ve müşterilerine tavsiye ediyor. Ayak kremi de bende mevcut ancak henüz kullanmadım. İnternetten şöyle bir araştırdım ve kullanan birkaç kişiyle konuştum. Ayaktaki çatlakları iyileştirdiği ve ayak kokusunu da giderdiği test edilip onaylanmıştır :)



Dermoness parfümlü kremin de 4 farklı çeşidi var. Biri erkek, ikisi kadın ve biri de unisex parfümlü. Bileklerinize ve boynunuza sürüyorsunuz, tabii dileyen kulakların arkası vs gibi parfüm sürdüğümüz diğer yerlere de kullanabilir. Kokuları çok güzel ve kalıcı, bütün gün misler gibi kokuyorsunuz. Ayrıca kremi sayesinde de boyundaki kırışıkların önlenmesine katkıda bulunuyor. (muş, bu da uzun süreli kullanıcıların yorumu, ben henüz bunu onaylayacak kadar uzun süreli kullanmadım.)


Daha fazla bilgi almak için http://www.lapitak.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.


NOT: Herhangi negatif bir yoruma maruz kalmamak için şimdiden not düşmek istiyorum, bu kayıt reklam amaçlı değildir ve para karşılığı girilmemiştir. Bundan sonra bu tip ürün tanıtımları yapmaya devam edeceğim, ilk cümle hepsi için geçerlidir :)

Şevval Sam'lı Eti Form Reklamı

Dişimizi geçirebildiğimiz bir sektör var şişmanlar olarak :) Her ne kadar modanın üvey çocuğu olsak da, gıda sektörü bize olanca sevecenliğiyle kucak açmış durumda... Biz kolayca zayıflayalım, zayıflayalım da toplumun onayladığı uygun ve prezentabl bireyler olalım diye habire kırmızı meyveli, yeşil erikli, keten tohumlu, otlu püsürlü DİYET bisküviler, belimizin etrafı 60 santim olduğu için kocaman kartlarla bize "10 PUAN" veren manyak insanlarla etrafımız sarılsın diye LEZZETLİ AMA HAFİF cornflakesler, ŞİŞMAN AMA SEVİMLİ olduğumuzu vurgulayan reklamlar eşliğinde kepekli ekmekler sunuyorlar önümüze, başımızı okşuyorlar, "Biz sizi böyle de seviyoruz ama biraz kilo verseniz fena olmaz" diyorlar bilmiş bilmiş...
Şevval Sam'ın da hoplayıp zıpladığı, kendiyle süper-über barışık olduğu, etrafa gülücükler saçtığı yeni Eti Form reklamı da şişmanlara yeni mottosunu sundu: Güzel ve zayıf olmayı kafaya takmıyorum! Heyooo!!! Siz bunu dediniz ya, tüm şişmanlar benim önderliğimde yollara düşüp elimizde Eti Formlarla oraya buraya zıplayacağız! Eti Form resmen ufkumu açtı bu reklamla. Bu zamana kadar niye takıyormuşum bunları kafama yahu? Hmm, dur bi düşüneyim. Kitle aptallaştırma araçlarıyla "zayıf+güzel olmak = bir kadının sahip olacağı en büyük meziyet" olarak beynim yıkandığı için olabilir belki de...
Bu da yeni çıktı. Dove'un "Gerçek Güzellik" kampanyasından sonra "Sıradanlığa Övgü" modası başladı. Markalar şimdi de bu yeni buluşlarının üzerinden semiriyorlar...
Sinirliyim a dostlar, gerildim davul derisi gibi... Elif Şafak'ın Mahrem kitabını tekrar okudum bugün, o yüzden olabilir. Evet, gidip bi Eti Form yiyeyim de sakinleşeyim :)
NOT: Reklam çok yeni olduğu için henüz videosunu nette bulamadım... Bulunca kaydıma ekleyeceğim.
NOT2: Elif Şafak yarın Yeditepe Üniversitesi'nde olacak. Ben de inşallah gidip Mahrem ve yeni kitabı Aşk'ı imzalatacağım. Fotolarını çekip koyarım buraya...

18 Nisan 2009

Anket Sonucu

Eveet, ilk anketimiz sonuçlandı ancak ben üşengeçlikten ancak yazabiliyorum. 17 kişi oy kullandı ve bu 17 kişi içinden toplam 11 kişi 5-15 kilo arasında kilo verebilmiş. Arkadaşları tebrik ediyorum! 2 kişi de 20'den fazla kilo vermiş ki onları daha çok tebrik ediyorum!
İkinci anketimiz de başlayacak efenim, beklemede kalınız...

90'lı Kilolar Geride Kaldı! Yuppi!

Bu sabah tartıda 88,5'i görünce vallahi sevincimden oynadım :) Artık doksanlı kilolar geride kaldı, umarım bir daha hiç geri dönmem kendilerine... Ve BMI (body mass index) değerim de 30'un altına düşerekten (Hoş, düşe düşe 29,6'ya düştü ama olsun) OBEZ kategorisinden HAFİF ŞİŞMAN kategorisine düşmüş oldum :) Tebrik bana, alkış bana :) Şımardım valla.

Yeri gelmişken, artık herkes biliyor ama BMI'ten de bahsedeyim. Artık yok boyunun 10 eksiği, yok 15 eksiği dönemleri bitti! (Gerçi çoktan bitmişti) BMI, boy ve kilo arasındaki korelasyona bakıyor. Formülü de şöyle:
BMI = Kilo / (Boy*Boy)
Örneğin, kendim için hesaplayacak olursam: BMI = 88,5 / (1,73*1,73) = 29,57
Kategorizasyon da şu şekilde efendim:
18.5 altında olanlar: Zayıf
18.5-25 arasında olanlar: Normal kilolu
25-30 arasında olanlar: Hafif Şişman
30-40 arasında olanlar: Obez
40 üzerinde olanlar: Morbid obez
Tabii bunun yanısıra bel ve kalça ölçüleriniz (işte burada sınıfta kalıyorum, maalesef elma tipi vücudum var, yani yağlar göbek çevremde birikmiş ki bu koroner kalp hastalıkları ve kanser gibi birçok tehlikeli hastalığa davetiye çıkarıyor) ve yağ oranınız da oldukça önemli.
Herkese iyi haftasonları!

15 Nisan 2009

Xuxu'nun Sabah Kahvaltısı

İşte benim sabah kahvaltım... Marul, maydanoz, nane, domates, salatalık, 2 porsiyon örgü peynir, zeytinyağı ve 2 dilim ekmekten oluşuyor. Yanında da su tabii :)

Zeytinyağını salatalarıma az da olsa mutlaka döküyorum. Diyetlerde en çok ihmal edilenler şeylerden biri de yağ çünkü. Esansiyel yağ asitleri birçok fonksiyon için hayati önem taşır ve bu nedenle günlük yağ miktarını mutlaka almak gerekir. Bunu da şöyle hesaplarsınız. Örneğin diyetiniz 1500 kalorilikse, bu kalorinin %20-25'i gibi bir oranı yağdan almalısınız. Yani bu da 300-375 kalori yapar. Bir gram yağ 9 kalori ise, 33-42 gram yağ tüketmeniz gerekiyor demektir.

Salatamın içine o gün kafama ne eserse koyuyorum; kuzukulağı, tere, minik elma dilimleri, havuç, taze zencefil... Mesela kabakları ince ince dilimleyip tost makinasında şöyle yağsız hafifçe pişirip ekleyebilirim, bak bu iyi aklıma geldi. Ama mısır yok! Haşlanmış mısıra tapmama rağmen bu nişasta deposu besini rejim boyunca kendimden uzak tutacağım :)

Son Motivasyon Metodum

Büyük bir azim ve şimdilik başarıyla devam ettiğim rejimimde psikolojik motivasyon kaynağımı sonra yazacağımı söylemiştim. İşte o büyük gün :] Aslında bilinmeyen bir şey değil. Kendime bir excel dosyası oluşturdum. Hoşlandığım ve beğendiğim ünlü kişilerin ve markaların bir listesini çıkardım. Ve vereceğim her kilonun karşısına birinin adını yazdım. Örneğin 92-91 kilomun karşısında Beren Saat var. Niye o var demeyin, oyunculuğunu ve himini himini hallerini çok sevmesem de dizide Arzu Kaprol kıyafetlerini çok güzel taşıdığını düşünüyorum çünkü... Beren Saat'in bu güzel kıyafetlerle bulabildiğim resimlerini excel dosyama yapıştırıyorum ve arada bir açıp bakıyorum. Sonra da kendime diyorum ki, "Xuxu, börek yemek mi istiyorsun, bu güzel kıyafetleri böyle taşımak mı istiyorsun?" Şimdilik seçimlerim hep ikincisinden yana, umarım değişmez :] Listemden birkaç örnek vereyim hemen: Miranda Kerr [kendisi çok beğendiğim bir modeldir ve Orlando Bloom ile evleniyorlarmış, hangisine yanayım bilmiyorum :] ], Jessica Biel, markalardan Bebe, Machka gibi... Tabii ünlü olmayan ve kendilerine gıcık olduğum birkaç kişinin de isimleri var listemde :] Mesela hoşlandığım bir çocuğu kaptırdığım kız gibi :] Emin olun ünlülerden daha çok işe yarıyor :]

Elif Şafak - Mahrem

Mahrem kitabını okumayan var mı? Lütfen lütfen lütfen elinizdeki kitapları bırakıp hemen okuyun a dostlar... Bu kadar mükemmel bir kitap, mükemmel bir kurgu olabilir mi? Son birkaç gündür üzerine o kadar düşündüm ki, bu sabah uyanırken kendimi şöyle yakaladım. "Tamam Elif Şafak'ın yanında staj yapayım ama en fazla kurguyu nasıl yaptığını görürüm, kafasının içindekileri nereden anlayacağım?" diye kendi kendime fikir muhasebesi yapıyordum, iyice sıyırdım yani. Açlıktan da olabilir :]

Kitap görmek ve görülmek üzerine, çok katlı bir hikaye, yani birbiriyle ilgisiz gibi görünen farklı parçalardan oluşuyor ancak parçalar hikayenin sonunda muhteşem bir şekilde birbirlerinin içine giriyor. Çok fazla anlatmak istemiyorum aslında, benim için büyülü bir kitap, ne zaman canım sıkılsa açıp bir bölümünü okuduğum bir kitap Mahrem... Zaten bir kere okumakla anlaşılacak bir roman değil, tekrar tekrar okumaki ayrıntılara kafa yormak gerekiyor...

Birkaç alıntı yapacağım sadece:

"Aşk bir korsedir. Niye bu kadar kıymetli olduğunu anlayabilmek için haddinden fazla şişman olmak gerekir. Senebesene katman katman çoğalmış, vıcık vıcık yayılmış, pelte pelte yığılmış yağları sarıp sarmalar, hizaya sokar. Ve sonra da geçip karşısına kendi eserinin, seyrine bakar kudretinin. Aşk bir hayal taciridir. Kıyıda köşede kartlaşmış hayalleri çekip çıkartır, yıkayıp paklar, allayıp pullar ve terütaze sıfatıyla sahibine kakalar. Aşk insanı güzelleştirir. Görüntülerle oynar pervasızca; yani sıfatlarla, yani aynalarla. Küskünleri aynalarla barıştırır, yalnızları aynalarla çoğaltır. Aşk bir korsedir. Gün gelir, hiç beklenmedik bir yerde, hiç beklenmedik bir anda, atıverir çıt çıtlarından biri yahut çözülüverir iplikleri. Neler olup bittiğini anlamaya vakit kalmadan, korsenin cenderesinden kurtulan yağlar sürüsepet dışarı çıkmıştır çoktan. O keşmekeşte, göz açıp kapayıncaya kadar eski haline dönüverir gövde. Aşk bir korsedir. Niçin bu kadar kısa sürdüğünü anlayabilmek için haddinden fazla şişman olmak gerekir."

''Merak ediyorum arka bahçelerde sırlanmış sırlar, işlenmiş kabahatler, yarım kalmış satırlar kaydediliyor mu satır satır, kelime kelime? Bilmek istiyorum bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının, insan olmanın? Ara sıra da olsa, gözlerden kaçabileceğimiz, görülmekten kurtulabileceğimiz gececil bir an, karanlık bir nokta, kadid bir boşluk, belirsiz bir yırtık, ufacık bir çatlak, önemsiz bir kaçak... Hani sanki, bit ısırmış, kene yapışmış, tırtıl kemirmiş, sülük emmiş, güve yemiş, gökten düşen üç elmanın birinden kurt çıkıvermiş kadar küçük, küçücük bir mahremiyet var mı bu seyirlik dünyada.''

"Gözbebeği: insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez. Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka "gözbebeğim!" diye hitap edilir."

"Mahremiyetin gitti mi elden, sen de gitmelisin tez elden!"
NOT: Bu arada kendisinin son kitabı "Aşk" da okuyanlar tarafından şiddetle tavsiye ediliyor. En kısa zamanda okuyup yorumlarımı yazacağım.

14 Nisan 2009

Skinny Bitch

2008’de internetten 2 kitap sipariş etmiştim: Skinny Bitch ve Skinny Bitch Mutfakta. Yorumlara başlamadan önce uyarayım arkadaşlar, sakın almayın, paranıza da zamanınıza da aklınıza da yazık!

Her iki kitap da Rory Fredman (Kendi kendini eğitmeyi başarmış olan eski bir Ford Models temsilcisi imiş kitabın arkasında yer alan bilgiye göre!) ve Kim Barnouin (Bilimsel beslenme konusunda uzmanlık derecesini elinde bulunduran eski bir model imiş yine kitabın arkasında yer alan bilgiye göre!) Kitapların her ikisi de tam anlamıyla bullshit! Birinci kitapta, her türlü yiyecek grubuna bir mazeret bulmuşlar yedirmemek için. Süt de nasibini almış, yumurta da :) Ne yapmamızı istiyorlar merak ettim doğrusu. Balkona marul falan mı ekelim? Kendi tavuğumuzu salonda mı yetiştirelim?

İkinci kitapta da “sıska sürtük” (kitapta yer alan çevirme) olmak için yiyebileceğimiz (nihayet birkaç şeye izin vermişler, ben de tam serum taktırmaya gidiyordum) yemek tarifleri yer alıyor. Birkaç örnek vereyim, eminim sizin de çok hoşunuza gidecek! Mesela kahvaltıda Pecan soslu Fransız tostu alır mıydınız? Tost dediğime bakmayın siz, içinde nişasta, pirinç unu, kepek ekmek olmasına rağmen çok hafif(!) Yine sabah kahvaltısında burrito yememizi salık vermiş kendileri. Oldu canım, akşam da herhalde sıvıyağın içinde yüzücez! Sonra, öğle yemeğinde kremalı lahana salatası yiyoruz. Canım kremalı dediğime bakmayın siz, vejetaryen mayonez ve krema ile yapılıyor! Akşam da yine diyetlerin vazgeçilmezi olan patates püreli rulo köfte var. Tariflerin sırrı şu: Sıvıyağ yerine hindistan cevizi yağı, tuz yerine deniz tuzu, hayvansal içeriği olan her türlü maddenin de vejetartyen olanını kullanıyorsunuz. Allah’ım, yok ben akıllanmayacağım, nerden soktum bu kitapları eve :)

Karl Lagerfeld Ne Demiş?

Moda, en sağlıklı kilo kaybetme motivasyonudur demiş... Amin! :)

İtiraf.com'dan Seçme Şişman İtirafları

Kendime gaz vermek ve insanların şişmanlar hakkındaki düşüncelerini gözlenleyebilmek için itiraf.com arşivinden birkaç arama yaptım. Aşağıda bulabilirsiniz. Enjoy! (Artık nasıl bir enjoysa bu, mazoşist miyim neyim :))

İç güzellik(!)
Bir elli küsur boyunda, şişman ve kamburum. Başkalarıyla konuşurken dış görünüşümün önemli olmadığını, bu konuyu artık kafama takmadığımı söylüyorum. Ama yalnız kalınca bu söylediklerimin sadece çirkin tesellisi olduğunu kendime ve artık itiraf.com ahalisine itiraf ediyorum.

Hepimiz böyle yapmıyor muyuz? Başkalarına kusurlarımızı dert etmediğimizi söyleyip içten içe kendimizi yiyoruz.

Allah kocatsın
Aile dostumuz olan, oldukça şişman ve iri yarı bir çiftin düğünündeyiz. Babam altınları takarken mutluluk dilemeyi ihmal etmiyor: ''Allah bir yastıkta kocatsın Ümit'ciğim. Tabii sığarsanız!'' Babam hariç ailecek utandık
.

Bir gün evlenirsem aynı şeyin benim başıma da gelmesinden, şişman ve çirkin bir gelin olmaktan çok korkuyorum.

Şişmanlara nispet
Fazla kilom olmamasına rağmen sabahları yürüyüş yapıyorum. Derdim de formda kalmak filan değil. Şişman ev hanımlarının biçimli vücudumu izleyip iç geçirmelerinden fena halde bir zevk alıyorum.


Bir de böyle tipler var. Şişmanlar, işimiz zor valla! Bu kadın da sözlükte aşağılık kompleksinin karşısına koyulacak gibi biri sanırım :)

Başlıksız
Hayatınız boyunca şişman biri olduysanız... 1. Sürekli şişmanlığınızla ilgili espri, yorum, önerilere maruz kalırsınız. 2. Erkeklerin ya ablası ya kardeşi ya da kankası olursunuz. 3. Kız arkadaşlarınız bir yere gitmek zorunda oldukları zaman sevgililerini size emanet eder. 4. Patronunuzun eşi, göreviniz olmadığı halde, yurtdışı seyahatlerinde başka bayan eleman yerine sizin gitmenizi ister. 5. Sevdiğiniz, hatta aşık olduğunuz erkek size gelip yakın bir arkadaşınızı beğendiğini söyleyerek onunla konuşmanızı isteyebilir. 6. Sokakta ve yolculuklarda çok rahat olursunuz çünkü kimse laf atmaz, bakmaz. Yiyeceğiniz yegane laf şişkodur. 7. Modayla hiç ilginiz olmaz çünkü giyeceğiniz şeyler zaten bellidir. 8. İnternette tanıştığınız biri kilonuzu öğrendiği anda sizinle konuşmaz. Konuşmaya devam ederse de buluştuğunuzda bir bahane bulup ortadan kaybolur. 9. Çoğu yaşıtınız evlendiği, çocuk sahibi olduğu halde, siz asla evlenemeyeceğinizi bilir, bunun hayalini bile kurmazsınız. 10. Beğenilmek, arzu duyulan biri olmak, çiçek ya da hediye almak nasıl bir duygudur öğrenme şansınız hiç olmamıştır. 11. Şişman bedeninizin içinde ince, temiz bir kalp taşıdığınızı kimse görmez. 12. Bu gerçeği kabullenir, bu dünyadan bir an evvel gitmek için geceleri ağlamaktan ıslanmış yastığınıza sarılıp dua edersiniz.


Bu itirafı gözlerim dolarak okudum. Her maddesine gönülden katılıyorum, sonuncusu hariç. Dünya her şeye rağmen güzel be arkadaşım!

Başlıksız
Şişman insanlara saygım zayıflardan neden daha az anlamış değilim.

Kendi içine bak cevabı bulmak için, beynini iyice bir kurcala, eminim çok uzun sürmez!

Başlıksız
Şişman olduğumdan dolayı evden dışarı çıkmıyorum. İnsanlarla ilişkim yok gibi bir şey. Hep sokağa bakıp, "Acaba çıksam mı?" diyorum. Sonra da aklıma giyecek elbisem olmadığı geliyor. Ne zamandır tezgahtarların, insanların bakışlarından ötürü ve tabii bedenime uygun elbise bulamadığım için alışverişe çıkmadım. Şu anda ev içinde giydiğim giysileri de annem XXL beden alıyor. Bazıları olmuyor bile. Dört duvar arasında yaşamaktan bıktım. Konuşma yeteneğimi kaybettim desem yeri. Elimden de bir şey gelmiyor. Yürüyüş yapayım desem dizlerim zorlanmaktan ağrıyor. (Sağ dizim de trafik kazasından yarı sakat.) Diyet yapsam sürdüremiyorum. Bıktım artık. Bıktım!


Biz böyle kendi içimize kapanır, insanlara istediklerini verirsek olmaz ki ama! Her şeye rağmen hayata karışmak insana iyi gelir diye düşünüyorum.

Başlıksız
10 temmuz çarşamba gecesi Ankara Salata Barın bar bölümünde, şişman kızın yanındaki uzun saçlı esmer kız... Üstünde kırmızı bir şeyler vardı. Bir ara bakışıyorduk ama daha sonra ben gittim. Masamdaki insanlar bütün gece beni aradığını söylediler. Doğruysa ve burayı okuyosan bir mesaj at lütfen.


Ekşisözlükte yazılan entry’lerden de örnek vereceğim ilerde ama, bu itiraf da direkt “Güzel kızın yanındaki şişman kankası” başlığına referans olacak cinsten… Kızlar, zayıflamadıkça erkekler size değil, yanınızdaki çıtırlara bakacak, üzgünüm ama gerçek bu. Erkekler için fiziksel çekicilik diğer tüm özelliklerinize 5 kat fark atarak birinci sıradadır genellikle…

Aslında daha çok var ama bir sonuncusu ile bitirelim. Belki daha sonra ikincisine koyarız kalanları da:

Başlıksız
Bağdat Caddesi'nde, trafiğin çok yoğun olduğu bir anda karşıdan karşıya geçerken bir adam jipten kafasını uzatıp bana doğru olanca gücüyle, ''Şişko! Şişko!'' diye bağırdı! Sonra da yapmacık bir kahkaha attı. Tabii ki hiç oralı olmadım. Ama karşı kaldırıma geçtiğimde, ''Şişkooo!" diye tekrar seslendi. Ve bütün caddede yankılandı. Evet, şişmanım ama yetişkin bir insan niye böyle anırmak gereğini duyar ki?

Bu tip hayvanlarla eminim hayatınız boyunca en az bir kere karşılaşmışsınızdır. Arkadaşlar, bu mahlukları görünce gülün, küfür edin, hareket çekin, ama sakın gözleriniz dolmasın, ve sakın sadece bu gibi hayvanlardan kurtulmak için rejim yapmayın.

Rejim Nasıl Gidiyor?

Maalesef sınavlarım nedeniyle yazamadım bu aralar. Bu eksiği en kısa sürede kapatacağım. Sallantıda olan ve açıkcası pek de iyi gitmeyen rejimimi yaklaşık 1 haftadır ele almış bulunmaktayım. Sonuçlarını da hemen gördüm! Bu sabah itibariyle 90 kiloyum! Yuppi!

Bir kilo daha verip doksanlı kilolarımı geride bırakmak için sabırsızlanıyorum. 4 kilo daha verirsem 1 beden küçülmüş olacağım nihayet :) Rejimimde neler yapıyorum kısaca anlatayım. Sabahları kalktığımda aç karnına 1 bardak limonlu su içiyorum. Sonra kendime maydanoz, marul, domates, salatalık, az yağlı peynir ve 2 dilim kepek ekmeğinden oluşan mükellef bir kahvaltı hazırlıyorum. Marul ve maydanoz zaten insanın karnını acayip şişiriyor ve ortaya çıkan güzel görüntü gözünüzü de doyuruyor. Sonra ara öğünde, birkaç seçenek arasından canım ne isterse onu yiyorum: elma, 1 galeta, yoğurt, birkaç diye bisküvi gibi… Çok katı kurallarla bağlamış değilim kendimi. Yani çok acıktıysam ve elma+diyet bisküvi yemek istiyorsam ona da eyvallah… Öğle yemeğinde zeytinyağlı veya kıymalı sebze yemeği + yoğurt + 1 dilim ekmek yiyorum. İkinci ara birincisi ile aynı. Akşam çok acıkmadıysam eğer üzerine biraz peynir serpiştirilmiş salata ve 2 dilim kepek ekmek, daha açsam biraz sebze/et ekliyorum. Gece yatmadan önce de bir porsiyon sebze yiyorum.

Saatlerim yok, vücudumu dinliyorum. Ara öğünleri, vücudum “Acıktım ben!” demeye başlayınca yiyorum. Acıkmadığım halde sırf saati geldi diye bir şeyler yemiyorum yani.

Suyumu bol bol içiyorum. Dışarı çıktığımda da yanımda mutlaka pet şişeyle su taşıyorum. Araya bir de çevreci mesaj sıkıştırayım: Arkadaşlar, dışarı çıktığınızda suyu dışardan almak yerine evdeki mevcut pet şişelerden birine koyup taşırsanız daha az plastik tüketilmesine katkıda bulunursunuz!

Spora ancak dün başlayabildim. Yarım saat pilates + 1 saat kardiyo çalıştım. Kendimi çok yormadım, fazla kalori yakmaktan ve ağır çalışmaktan çok çalışmanın süresine odaklandım.

En güzeli de, buzdolabının üzerine astığım “Xuxu Rejimde!” yazısı oldu. Böylece rejimde olduğumu unutup mutfağa koştuğumda o yazıyı görüp kendimi durduruyorum.

Bir de psikolojik motivasyon kaynağım var tabii. Ama o başka bir yazının konusu. Umarım diyetimi bozmam ve 2009 sonuna kadar sağlıklı bir kiloya ulaşırım. Destekleriniz için çok teşekkürler!

3 Nisan 2009

How I Met Your Mother


How I Met Your Mother, favori dizilerimden biridir. Maalesef annem ve babam artık yavaş yavaş gözleri bozulduğundan altyazı ile diziyi birlikte takip edemiyorlar :) Bu nedenle ancak onlar uyuduktan sonra geceyarısı verilen tekrarları izleyebiliyorum. (Bir not da CNBC-E'ye: Lütfen çevirileri düzgün yapalım! Cinsel içerikli konuşmaları absürd şekilde sansürlemeniz komik oluyor.)


İki gün önce yine geceyarısı tekrar bir bölüm izliyordum. Bölüm tamamen hamburger üzerineydi! Benim gibi iradesiz bir tombul kuşa yapılır mı bu? Marshall NY'a yeni geldiğinde küçük bir yerde yediği hamburgeri tekrar yemek istemektedir ama hamburgercinin yerini unutmuştur. Gecenin bir vakti cümbür cemaat birçok maceradan sonra tekrar bulurlar "dünyanın en güzel hamburgerini yapan yeri". Valla üşenmesem (ve açık olan bir yer bilsem) üşenmeden gece yarısı gidecektim :)


NOT: Az önce hangi bölüm olduğunu googlelarken ekşisözlükte de yazarların benimle aynı şeyi hissettiklerini görmek mutlu etti. Demek insani bir acıkma hissiymiş :) (Bu arada 4. sezon 2. bölümmüş kendileri)

1 Nisan 2009

Suyun İnsan Sağlığı İçin Önemi

Bedenimizin yaklaşık %60'ı sudan oluşuyor. Su, tüm yaşamsal faaliyetlerimizin düzenli bir şekilde işleyebilmesi için son derece gereklidir. Vücudumuzdan atılan suyu mutlaka gün içinde telafi etmemiz gerekmektedir. İnsan vücudunda bulunan suyun sadece %10'unun kaybedilmesi bile yaşamsal tehlike arzetmektedir. Diyet yapan kişiler için düzenli ve yeterli miktarda su alımı da oldukça önemli bir konudur. 1,5'tan 3 litreye kadar uzanan geniş bir tavsiye skalası olsa da, ortalama olarak günlük 2 litre su tüketilmesi uzmanlar tarafından önerilmektedir.
Gelelim suyun çeşitli faydalarına:
- Vücut sıcaklığını düzenler.
- Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.
- Beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.
- Ciltteki nem oranının korunmasını sağlar, yaşlanma çizgilerini geciktirir.
- Uykuyu düzenler.
- İçinde bulunan çeşitli mineraller pek çok hastalıktan korur.
Tüm bu yararlardan sonra birer bardak su içeriz artık :] Son bir not: Suyun bir kerede çok miktarda içilmesi doğru değildir. Vücut, ihtiyaç fazlası olan suyu direkt olarak dışarı atmaktadır. Bunun yerine sık aralıklarla azar azar su içilmelidir. Örneğin günde 4 kere 0,5 litre yerine günde 10 kere 1 bardak içilmesi daha doğrudur.
Sağlıklı günler dileğiyle!
NOT: Çeşitli web kaynaklarından derlenmiştir.

Herhalde Galiba Sanırsam Gaza Gelmeye İhtiyacım Var...

Ooof of! Bir gün rejim yapıp ertesi gün bozmaktan sıtkım sıyrıldı yahuuu :) Beni gaza getirecek bir şeylere ihtiyacım var derkene bir densizlik yapıp moda cadısı'nın bloguna girme gafletinde bulundum. Pis mankenler, size sesleniyorum: Hepiniz bu kadar sıska olmaz zorunda mısınız? (Böhühühü...) Ben de oturup beni gaza getirebilecek birkaç hoş resim buldum netten... Umarım işe yararlar, çünkü blog artık diyet blogu olmaktan çıktı :)Üzerine bir şey sarılan-dolanan elbiseleri çok severim. Geçtiğimiz günlerde Gladyatör TV'de tekrar yayınlandı, orada da Connie Nielsen'in giydiği tüm otantik (!) kıyafetlerde bu tip sargılar vardı...
Şimdi müsaadenizle ağlamak için odama çekileceğim :)